MUSTAFA KEBAT LinkedInde: İstanbuldaki böcek yarışları ..


Doğ. Ayağın toprağa değmeden büyü. Yıllarca okula git. Mezun ol. İş bul. Evlen. Araba almak için kredi çek. Araç kredisi bitince üç odalı ev alarak tekrar kredi ödemeye başla. Yeni evine koltuk takımı al. Her akşam o koltuğa oturup aptal dizilerin beynini yıkamasına izin ver. Sonra çocuk yap. Çocuğun ile ilgilenmekten kendini unut. Çocuğunu büyüt. Çocuğunun aynı evrelerden geçmesini izle. Aynı evrelerden geçmiyorsa onu zorla. Dede olmayı bekle. Dede olunca da öl. Peki hayat bu mu?
Bu hayatın içinde senin olan ne var? Bir eş, bir ev, bir çocuk, bir araba, bir torun ve bir ölüm. Boşa harcanmış bir ömür. Hayatının ölüm olduğu bir yanılsama. Bu hayatta senin özelinde ne var. Kocaman bir hiçbir şey. Kopyalanmış hayatlar işte böyle.
Gerçekten de böyle bir hayatı istiyor musun? Yoksa yaşaman gereken hayat, aile ve sosyal çevren tarafından mı belirlendi? Sen ne olmak istiyordun ve ne oldun. Bunu anlayamadan ölüm gideceksin. Böyle bir hayat sürüyor, ya da böyle bir hayatının olmasını istiyorsan, bu dünyada süreceğin yaklaşık 70 yıllık ömrünün boşa harcanması demektir.
KORONA NELERİ DEĞİŞTİRDİ?
Yaşadığımız hayatın içine bir korona virüsü girdi ve yaşamların akışını değiştirdi. Mal mülk işleri bitti, gereksiz hastaneye gitmeler bitti, gereksiz tüketim bitti, AVM bağımlılığı bitti, insanlar köylerine dönmeyi düşünmeye başladı. Suriye’de savaş bitti. İsrail Filistin’e saldırmıyor. İtalya, İspanya, Almanya İngiltere Fransa ve medeni Avrupa çöktü. ABD çaresiz. Çinliler artık kedi köpek yarasa böcek yemiyor. Lüks tatiller bitti. Sokaklarda içki içenler bitti. Fuhuş bitti. Kumarhaneler, pavyonlar, meyhaneler kapandı. At yarışı, bahis v.b. bitti. Temizlik ve hijyeni öğrendik. Aile içi iletişimi düzene soktuk. Aile bütçesini düzene soktuk. Sağlıklı beslenmeyi ve düzenli uyku uyumayı öğrendik. Her insanın ölümlü olduğunu zengininde, fakirinde Allah katında eşit olduğunu bilmeyenlere öğretti. İnsanlığı bilime döndürdü. Her türlü israfın önlenmesini sağladı. Virüs bu olumlu şeyleri öğretti insanoğluna. Ama yıllardan beri kavgası yapılan siyaset bunu başaramadı.
1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI KUTLU OLSUN
Bugün 1 Mayıs işçi bayramı. 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edildi. Bu yıl işçi bayramı kutlamaları da korona virüsü nedeniyle sönük geçecek. Bugün Cumhuriyet Meydanı'nda sosyal mesafe kuralına uyularak, hak mücadelesinde hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunularak basın açıklaması yapılacak. Bütün dünya emekçilerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyorum.
SON SÖZ
Aslında zor günlerden falan geçmiyoruz. Belki de böyle bir hayat sürmemiz gerekiyordu. İnsanoğlu çok şımardı böbürlendi, kendini çok üstün gördü, doğayı çok yıprattı, hayvanlara acımasızca davrandı, kendini bilim sayesinde Tanrısallaştırdı, dünya üzerinde mutlak bir hakimiyet kurduğunu sandı. Sonunda ne oldu en güçlü olduğunu sandığı bir zamanda her şey tersine döndü. Aslında dünya üzerinde hiçbir şey olmadığını anladı. Zenginler korkuyor, para pul hiçbir işe yaramıyor, ulaşılması gereken tek şey sağlıklı gıda. Sağlıklı gıdayı elde etmenin tek yolu ise toprak. İnsanlar metropol kentlerde yaşıyor artık. Tarım unutuldu, tarımın hafızası unutuldu. Genlerine kodlanmış binlerce yıllık tarım üretimini unuttu insanoğlu. Bocalıyor, korkuyor, sağa sola saldırıyor. Ne yapacağını bilemez duruma geldi. Oysa dünya çok farklı ve daha güzel olabilirdi. Belki de korona virüsü bizlere dünyanın çok daha güzel olduğunu, hayatın bizlere verilen en büyük bir ayrıcalık olduğunu öğretti. Dönen kainat çarkı içinde, doğduk, büyüdük ve yaşıyoruz. Bu döngünün içinde sadece küçük bir zaman dilimi içinde yer alacağız. Bu zaman dilimi içinde de hayatımızı kendimize zehir ediyoruz. Hırslarımızın ve isteklerimizin sonu yok. Hep daha fazlasını istiyoruz. Peki neden? On araban olsa hangisine bineceksin, üç evin olsa hangisinde yaşayacaksın, bankaların dijital ortamlarında milyon dolarların olsa ne kadarını alabileceksin? Nefes alman kesildiğinde öldüğünü bile hatırlayamayacaksın.
Bu zor günlerde birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi hatırladık. Aile kavramının ne kadar çok önemli olduğunu hatırladık. Düşmanlarımızın bile hayatımızdaki yerini hatırladık. En çok da sosyal hayattan ve doğadan uzak olmanın ne kadar zor olduğunu hatırladık. Bizler bu dünya ile anlamlıyız, dünya da bizimle anlamlı. 2020 yılında her şeye sahip olduğumuzu düşündüğümüzde aslında hiçbir şeye sahip olmadığımızı anladık. Doğduğumuz andan itibaren, zaman elinde bir kazma ile mezarımızı kazmaya başlıyor, öldüğümüzde ise zamanın kazdığı toprağı dostlarımız üzerimize atıyor. Hayat ve zaman derin bir felsefe ve hayatımız boyunca çok azını öğrenip anlayabiliyoruz. Hiç doğmamış olsaydık bütün bunları da sorgulayamazdık.


Müslüm duralmaz vs sarı saruhan

Doğ. Ayağın toprağa değmeden büyü. Yıllarca okula git. Mezun ol. İş bul. Evlen. Araba almak için kredi çek. Araç kredisi bitince üç odalı ev alarak tekrar kredi ödemeye başla. Yeni evine koltuk takımı al. Her akşam o koltuğa oturup aptal dizilerin beynini yıkamasına izin ver. Sonra çocuk yap. Çocuğun ile ilgilenmekten kendini unut. Çocuğunu büyüt. Çocuğunun aynı evrelerden geçmesini izle. Aynı evrelerden geçmiyorsa onu zorla. Dede olmayı bekle. Dede olunca da öl. Peki hayat bu mu?
Bu hayatın içinde senin olan ne var? Bir eş, bir ev, bir çocuk, bir araba, bir torun ve bir ölüm. Boşa harcanmış bir ömür. Hayatının ölüm olduğu bir yanılsama. Bu hayatta senin özelinde ne var. Kocaman bir hiçbir şey. Kopyalanmış hayatlar işte böyle.
Gerçekten de böyle bir hayatı istiyor musun? Yoksa yaşaman gereken hayat, aile ve sosyal çevren tarafından mı belirlendi? Sen ne olmak istiyordun ve ne oldun. Bunu anlayamadan ölüm gideceksin. Böyle bir hayat sürüyor, ya da böyle bir hayatının olmasını istiyorsan, bu dünyada süreceğin yaklaşık 70 yıllık ömrünün boşa harcanması demektir.
KORONA NELERİ DEĞİŞTİRDİ?
Yaşadığımız hayatın içine bir korona virüsü girdi ve yaşamların akışını değiştirdi. Mal mülk işleri bitti, gereksiz hastaneye gitmeler bitti, gereksiz tüketim bitti, AVM bağımlılığı bitti, insanlar köylerine dönmeyi düşünmeye başladı. Suriye’de savaş bitti. İsrail Filistin’e saldırmıyor. İtalya, İspanya, Almanya İngiltere Fransa ve medeni Avrupa çöktü. ABD çaresiz. Çinliler artık kedi köpek yarasa böcek yemiyor. Lüks tatiller bitti. Sokaklarda içki içenler bitti. Fuhuş bitti. Kumarhaneler, pavyonlar, meyhaneler kapandı. At yarışı, bahis v.b. bitti. Temizlik ve hijyeni öğrendik. Aile içi iletişimi düzene soktuk. Aile bütçesini düzene soktuk. Sağlıklı beslenmeyi ve düzenli uyku uyumayı öğrendik. Her insanın ölümlü olduğunu zengininde, fakirinde Allah katında eşit olduğunu bilmeyenlere öğretti. İnsanlığı bilime döndürdü. Her türlü israfın önlenmesini sağladı. Virüs bu olumlu şeyleri öğretti insanoğluna. Ama yıllardan beri kavgası yapılan siyaset bunu başaramadı.
1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI KUTLU OLSUN
Bugün 1 Mayıs işçi bayramı. 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edildi. Bu yıl işçi bayramı kutlamaları da korona virüsü nedeniyle sönük geçecek. Bugün Cumhuriyet Meydanı'nda sosyal mesafe kuralına uyularak, hak mücadelesinde hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunularak basın açıklaması yapılacak. Bütün dünya emekçilerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyorum.
SON SÖZ
Aslında zor günlerden falan geçmiyoruz. Belki de böyle bir hayat sürmemiz gerekiyordu. İnsanoğlu çok şımardı böbürlendi, kendini çok üstün gördü, doğayı çok yıprattı, hayvanlara acımasızca davrandı, kendini bilim sayesinde Tanrısallaştırdı, dünya üzerinde mutlak bir hakimiyet kurduğunu sandı. Sonunda ne oldu en güçlü olduğunu sandığı bir zamanda her şey tersine döndü. Aslında dünya üzerinde hiçbir şey olmadığını anladı. Zenginler korkuyor, para pul hiçbir işe yaramıyor, ulaşılması gereken tek şey sağlıklı gıda. Sağlıklı gıdayı elde etmenin tek yolu ise toprak. İnsanlar metropol kentlerde yaşıyor artık. Tarım unutuldu, tarımın hafızası unutuldu. Genlerine kodlanmış binlerce yıllık tarım üretimini unuttu insanoğlu. Bocalıyor, korkuyor, sağa sola saldırıyor. Ne yapacağını bilemez duruma geldi. Oysa dünya çok farklı ve daha güzel olabilirdi. Belki de korona virüsü bizlere dünyanın çok daha güzel olduğunu, hayatın bizlere verilen en büyük bir ayrıcalık olduğunu öğretti. Dönen kainat çarkı içinde, doğduk, büyüdük ve yaşıyoruz. Bu döngünün içinde sadece küçük bir zaman dilimi içinde yer alacağız. Bu zaman dilimi içinde de hayatımızı kendimize zehir ediyoruz. Hırslarımızın ve isteklerimizin sonu yok. Hep daha fazlasını istiyoruz. Peki neden? On araban olsa hangisine bineceksin, üç evin olsa hangisinde yaşayacaksın, bankaların dijital ortamlarında milyon dolarların olsa ne kadarını alabileceksin? Nefes alman kesildiğinde öldüğünü bile hatırlayamayacaksın.
Bu zor günlerde birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi hatırladık. Aile kavramının ne kadar çok önemli olduğunu hatırladık. Düşmanlarımızın bile hayatımızdaki yerini hatırladık. En çok da sosyal hayattan ve doğadan uzak olmanın ne kadar zor olduğunu hatırladık. Bizler bu dünya ile anlamlıyız, dünya da bizimle anlamlı. 2020 yılında her şeye sahip olduğumuzu düşündüğümüzde aslında hiçbir şeye sahip olmadığımızı anladık. Doğduğumuz andan itibaren, zaman elinde bir kazma ile mezarımızı kazmaya başlıyor, öldüğümüzde ise zamanın kazdığı toprağı dostlarımız üzerimize atıyor. Hayat ve zaman derin bir felsefe ve hayatımız boyunca çok azını öğrenip anlayabiliyoruz. Hiç doğmamış olsaydık bütün bunları da sorgulayamazdık.


Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan E.M.Ş.’nin yurtdışıyla sürekli bağlantı halinde olduğu ve Hollanda, KKTC, Malta ve İngiltere’de ülkelerin kendi yasalarına göre kurulmuş bahis şirketleri ile görüşüp, “acentalık” aldığı tespit edildi. E.M.Ş.’nin aldığı acentelikler sayesinde Türkiye’nin değişik kentlerinde kendisine bağlı “alt bayilikler” oluşturduğu ve bu bayilere bilgisayar, yazıcı, televizyon gibi malzemeler gönderdiği anlaşıldı. E.M.Ş.’nin “Böcek” adı verilen arayüz yazılım programı geliştirdiği ve bununla alt bayilerin bülten, liglerdeki , müsabaka tarihleri ve takımlara ait bahis oranlarının yazılı olduğu maç listelerine erişimi sağladığı belirlendi.
Bayilerin her birine ayrı bir şifre veren E.M.Ş.’nin aynı zamanda her bayiye güven esasına dayalı biçimde limit tanımladığı, kimin ne kadar bahis oynatabileceğini ya da ne kadarlık kupon kabul edebileceğini kendisinin saptadığı ortaya çıkarıldı.
Bayilerin tüm işlemlerini tek tek takip eden E.M.Ş.’nin, elde ettiği gelirden bayilerini 50 oranında kâr-zarar ortağı yaptığı, alt bayilere ise yüzde 12 oranında kâr verdiği belirlendi. Örgüt liderinin zarar eden bayilere zararın kapatılması için para transferinin bankalar aracılığıyla aktarıldığı belirlenirken, elde edilen kâr dağıtımının elden ve bankalar aracılığıyla bayilere gönderildiği tespit edildi.

Sokağın çocukları hapisanede hamam böceği yarışı

Çebışev’in anlattığına göre büyük salonların ortasına özel hazırlanmış bir masa konmaktadır. Masanın yüzeyinde böceklerin yarıştığı kanallar açılmıştır. “Böcek hipodromu” masanın etrafı ise mahşer yeri gibidir. Hırslı bahisçilerin gözlerini ateş kaplamıştır. Bahisler 100 liraya (1000 frank) kadar çıkmaktadır.

“Açılan bir kulüpte, bakara kisvesi altında hamamböceği yarışmaları yapılıyordu. Bir masanın üzerine, içi boylamasına bir dizi bölme ile bölünen ince, uzun bir kutu yerleştirilmişti. Böylece elde edilen gözlere bir hamamböceği yerleştirilmişti. Kutunun ucu önceden ısıtılmıştı; hamamböcekleri aynı anda salınıyor ve her biri kendini masanın öteki ucuna atıyordu. Kulüp olağanüstü başarılı olmuştu. Bir yarışçı hamamböceğinin (ekmek fırınlarında yaşayan türleri) fiyatı 150 liraya kadar yükseldi; hamamböceği yarışlarının bahislerine gelince, binlerce lirayı aşıyordu.”

Sıfır bir mahalleyi polisler başıyor savaş özgür cio paket..

Federov, böcek yarışlarının doğduğu günleri böyle aktarırken günlüğünün 20 Ağustos 1921 tarihli sayfasında böcek yarışı bahislerine büyük paraların yatırıldığından bahseder. Büyük kalabalılar toplanmakta ve gerçek yarışlar gibi olağanüstü para kaybedilmektedir. Herkesin favori böcekleri vardır. Federov’un ifadesiyle söylendiğine göre yarış merkezlerinin sahipleri ve bu işin mucitleri ceplerini paralarla doldurmakta ve paşalar gibi yaşamaktadır.

Hâlâ İstanbul’un veya Türkiye’nin bazı köşelerinde hamamböceği yarıştırılıyor mudur, bilemiyoruz. Ama anlaşılan İstanbul’un kısa bir dönemine de olsa damgasını vurduğu kesin. Tabii bu yazımızın ekonomik kriz ortamında böcek bahislerinin yeniden canlanmasına vesile olmamasını ummadan da edemiyoruz.

Burak süslü dayının selasını okutuyor ☀️ .